"İŞTE O BENİM" HİKAYEM

Yazar:

“Not et arkadaşım…. 30.000 kadınla nasıl birlikte oldum….” 


Hatırlarsınız, zamanında Şahan Gökbakar’ın böyle bir karakteri vardı televizyonda… Böyle abuk sabuk gerekçeler sunardı bunu nasıl yaptığını anlatmak için. Sakın ola tarafımdan böyle bir yazı beklemeyin. Ben gayet amaca yönelik, gayet rasyonel gerekçelerle yaptım esasen bu cv’yi.
Efendim, 3 senelik bankacılık kariyeri çok farklı sirayet etti bana. Bir yandan, işsizliğin dize kadar olduğu bir dönemde elime gününde paramı takır takır sayan bir işimin varlığına sevinirken, bir yandan ödüm kopuyordu üzerime yapışacak ve hayatımın sonuna kadar bankacı olacağım diye.
(Bu arada “bankacılık kolay iş, sabah 9 akşam 5, oh mis,çiçek” tarzı yorumlar yapan arkadaşlar var, onlarla daha izole bir ortamda görüşürsek ben ikna ederim kendilerini merak etmesinler.)
Günler böyle devam ederken askerliği başımdan savdıktan sonra, sektörü değiştirip daha kreatif, daha kendimi ifade edebileceğim bir iş aramaya başladım. Olay bildiğiniz kahveden adam toplayıp birini dövmeye gitmek gibi. Harala gürele girişiyor insan, sıradan geliyor ilanlar. Yaş tutuyor, cinsiyet tutuyor, bölüm tutuyor hop yapıştır! Af yok! Bakıyorum başvuru sayısı artıyor. Ama telefon çalmıyor, anca operatörlerden sms geliyor. Ben ise sektöre girişmek, kadere sövmek, şanssızlığıma üzülmek gibi, bildiğin patates salatası kısır eşliğinde çocuğunu hayata karşı savunan gün teyzesi gibiyim. Sanki çok süperim, UCLA ile Oxford un dekanları mahallede benim için bıçaklı sopalı kavga etmiş, bunun üstünede Steve Jobs’un firmasında çalıştıramadığından ötürü gizli ölüm sebebiyim, milleti beğenmiyorum.

Bu saçma hayat içinde ufaktan çevirilerle yolumu bulurken, “işte o benim” diye bir ilan ve bu ilanın internet sitesi takıldı gözüme.  Uzmanı diyor… “ Lan , kem, küm şu, bu” derken ben bu ilana başvurmaya karar veriyorum…  ama…  işte aması var…. -bir eğitimde söylemişlerdi; cümle içinde kullandığın ama ibaresi, bu kelimeden öndeki tüm söylediklerini reddettiğini gösterir diye. bence çok saçma, alternatifler her zaman güzeldir. Ne diyim ama yerine… lakin derim lan ben de-
“Ama”sı şu ki doslarım, ben sosyal medya nedir bilmiyorum. Yani tanım olarak biliyorum da işin profesyonel boyutunu bilmiyorum. Yoksa atom mühendisinin de ne olduğunu biliyorum ama evde hiç plütonyum yok yani. Velhasıl, “Sosya medya nedir ? Ne değildir?” bilmiyorum, ve bu işi istiyorum… Bu şartlar altında göndereceğim cv, bir word dosyasından ibaret olmamalı… pdf de olmamalı… O zaman şu gerekir, bu insanların sıkılmayacağı ve merak edip bakacağı bir yöntem.. “İş ilanı videoyla verildiyse bende başvuruyu videoyla yaparım. Hem arkadaşta çekeriz. Akşam likit tüketiriz, eğlence çıkar” diye alıyoruz tripodu makinayı girişiyoruz videoya… Girişiyoruz da birader afedersin insanın vücudunun bir bölgesi kadar olan bir odadayız. Elimizde malzeme yok. İçimizden geldiği gibi başlıyoruz çekime. Zatenwww.isteobenim.com daki video bize hangi özellikleri istediğini söylüyor, bizde bunları mizahi bir yolla anlatıyoruz…. Bitiyor işimiz… Gülüyoruz. Eğleniyoruz. Eğlenirsek güzel oluyor çünkü. Zorla, ittire kaktıra olmuyor…
Sonrası daha değişik, video yayılıyor, herkes bana soruyor “bu ne” diye, “abi vallahi iş başvurusu” diyorum, “ulan dantel çok ” diyor. Lan dantel  ama ben  olsun diye değil dikkat çeksin diye yaptım bu videoyu… Kafamda bir sürü fikir, olumlu olumsuz bir sürü düşünce var… İnsanlar hakaret içeren yorumlar yapıyor internette, sanki bunların işini elinden almaya çalışıyorum gibi. Birisi “how are you doin” diye ingilizce cümle olmaz diyor -ki rocky ingilizce bilmiyor demektir bu- öbürü şişman diyor. Sanki ben bilmiyorum şişman olduğumu. Kimisi de yaratıcı değil diyor.  değil diyor. Bunların hiçbiri benim iddia ettiğim şeyler değil ama yaptığımın arkasında da duruyorum… derken yaptığım iş sonuç veriyor….
’la görüşmeye gidiyorum. Çok güzel karşılanıyorum ama insanların suratında hep bir sırıtma var. Bu bence güzel bir şey; gerçi herkes beğenmez ama… Tanıyorlar beni… Görüşüyoruz.. Görüşme bitiyor. Farkediyorum ki farkedilmişim. Benim oraya göndereceğim CV belki de gönderilen yüzlercesi içinde kaybolacakken hem de. Haklı olarak hayatında sosyal medyaya dair hiçbir çalışması olmamış biri bu sektörde dikkat çekmeyecekti ama o video oradaki insanlarda da birşeyleri değiştiriyor…
İşin olup olmaması çok da önemli değil artık -yalan bu ya. Bildiğin kolpa. İşi istiyorum- mutluyum. Eğlenmişim, yaptığım iş beğenilmiş, amacına da ulaşmış – amacımız en başından beri burada işe girmek değil, farkedilip görüşmeye çağrılmak tabi-, insanlar benle ilgili güzel şeyler söylüyor.
Zaten  bünyesinde çalışmaya başladıktan sonra da ilk işim yeni ekip arkadaşlarımla ajansımız için bir yeni yıl videosu çekmek oluyor. Windows Movie Maker’ın türlü eksantrik vasıflarını kullanıyorum. Türlü ilkel metodu alıp uyarlamaya çalışıyorum ve nihayet içimize sinen bir iş çıkıyor ortaya.
Sonra farkediyorum… Yaratıcılık cesareti de beraberinde gerektiriyor…  Ama en önemlisi yaratıcılığınızı içerikten ziyade teknikte de gösterebilirsiniz. Bunun nereden yakalanacağını bilmek çok önemli. Ben burada biraz boş attım dolu tuttum gibi görünüyor ama ne atarsa atsın dolu tutmak isteyenin bir şeyi atacak cesareti olması gerekli :)






www.efbes.com da 26.01.2012 tarihinde yayınlanmışır





Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa