ŞAHSİ GANAAT2: EN KIYAk SPOR FİLMLERİ

Yazar:
Herkese selamlar;

Geçen haftaki yazı sevdiğim dostlarımca pek yorumlandı pek ilgi gördü. Ben de dedim ki, bi de spor filmlerini yazayım; aklıma geldikçe de yazacağım. 


Tekrar hatırlatıyım, analiz ya da eleştiri yazısı değildir.









1. Rocky



İtalyan Aygırı... Gerçekten her karesi ayrı bir güzel. Spor öğesi, poltik propaganda, oyunculuğun hası, duygusal sahneler ve Bill Conti'nin müzikleri... Hepsini ayrı ayrı yazmaya kalksak burası destan olur ama antreman ve maç sahnelerindeki duygusal yüklemelerle Rocky gerçekten bu anlamda ilk sıradadır. Zaten '77 de de çocuğu koymuş, en iyi film oscarını da almıştır.


İlk filmde Rocky'e dünya şampiyonu olması için fırsat veren Apollo Creed(Carl Weathers), sayıyla Rocky'i yener anck ikinci filmde Rocky Apolloyu nakavt eder. 3. Filmde şöhreti pekişen Rocky, en büyük destekçisi Mick (Burgess Meredith) i kaybeder ve artık antrenörü Apollodur. Vaşi Clubber Lang'e bir maç kaybettikten sonra, Apollonun yardımıyla bu engeli de aşan Rocky, 4. filmde Ivan Dragoya karşı önce Apollo'yu kaybeder sonra maçı kazanır. 5. filmde ise kendisi antrenör olan Rocky artık herşeyini kaybetmiştir Tommy Gun'ı destekler, sonra onunla da papaz olan Rocky, çook uzun zaman sonra eşini kaybettikten ve 60 yaşını devirdikten sonra, bir çılgınlık eder ve Dünya Ağır Siklet boks şampiyonu Mason Dixon'la son bir kez daha kapışır....



Tüm bu filmlerin içinde, müzikler, hayat dersleri veren replikler antreman sahneleri filmi dolduran unsurlar. Tabi 4. filmdeki propaganda da gözardı edilmemeli.

Fakat tüm bunların yanında da arkadaş "film" yahu.. Yaşım geldi 29 a, çok afedersiniz burnumun bokuyla oynadığım zamandan beri sürekli izliyorum, replikleri ezbere biliyorum, hiç de sıkılmadım.


Ayrıca bize Rocky'i sevdiren bir unsur da Sezai Aydın dublajıdır, belirtmeden geçmek istemedim. Adam resmen nefis tad vermiş karaktere. Orijinal DVD deki seslendirme maalesef zayıf. Netice itibariyle, Rocky, Paulie, Apollo, Duke, Adrian, Mick, Drago, Clubber Lang hatta G.W Duke , Tommy Gun ve Spider Rico, hatta Peder Carmine Tüm karakterlerin kendilerine münhasır tavırlarının çok belirgin olması da filmi kolay ve akıcı hale getirmiş.



2. Escape To Victory - Zafere Kaçış



Gene bir Stallone işi. Ama burada sporumuz futbol ve elimizde Pele, Ardiles, Bobby Moore gibi efsaneleri de brındıran bir futbolcu-oyuncu kadrosu var. Almanların elinde esir düşen askerlerden oluşturulan futbol takımına , kaçmak için kaleci olarak giren Sly, maçın devre arasında kaçışı reddedip, 90 dakkayı bitirip maçı kazanmak için sahaya çıkar. Yetmezmiş gibi bi de penaltı kurtarıp, sahayı omuzlarda terkeder futbol cühelası.

Bir anda holigan olan bu filmde de atmosfer, çekimler son derece başarılıdır. İkinci dünya savaşını havasını yansıtan yormayan, gene propaganda dolu bu kült yapıtı izlememiş olanların izlemesini tavsiye ederim.



3.Kickboxer - Dövüşçü



Kurt - Van Damme ve Tong Po'un- Michel Qissi efsanevi kapışması. Çocukluğumuzun Bruce Lee mi döver Van Damme mı sorusunun cevabını tekrar düşündüğümüz, abisinin belini kıran Tong Po'nun  peşine düşer, gider çalışır, palmiyeler kırar, çömleklere kafa atar, suların dibinde nefessiz uçan tekmeler sallar ama neticesinde Tong Po'nun ağzını burnunu kırar.


Filmin efsanevi sahnesi ise kanımca, Van Damme'ın dans sahnesidir. Sarhoş Van Damme'ın inanılmaz dansını size izlettirmeden olmayacak...



4.The Wrestler - Güreşçi


Aronofsky'nin eskilerde kalmış bir güreşçinin nasıl ün kaybettiğini ve aslında  o ünün o güreşçiyi yaşattığını harika anlattığı, çekim açılarıyla Requiem For a Dream tadı olan 80lerin en kıyak hard'n heavy şarkılarının soundtrack olduğu dramatik film.

Tabii bu filmde Mickey Rourke ayrı bir mevzu. Adamın dibi gene showunu yapmış Şu botoksu neden yaptırdın be adam. Sen pleyboy mu olucan pompacı mı olucan yani? Tavsiye edeceğim filmlerden kendisi...




5. Any Given Sunday - Kazanma Hırsı



5leyelim dedik ve ders veren bir filmi daha buraya koyduk. Al Pacino ve Jamie Foxx'un başrollerni oynadığı filmde, normalde tutunamayan bir Amerikan futbolcusu olan Willie Beamen 'ın takımın asıl QB si sakatlanınca, şans bulup kendini aşmasıyla başlayan yavşaklaşma süreci, tecrübeli koç ve başarının gelmesi klasiği işleniyor. Ama filmi değerli yapan çok fazla da unsur var. Özellikle maç sahneleri nefis, film çok akıcı, bir kaç hikayeyi içinde barındırıyor ve kurgusu iyi olduğu için zaman su gibi akıyor. Tabi bu filmde de bir zirve noktası var ki o nokta da ahan şu;




Artık kişisel gelişim eğitimlerinde dahi gösterilen bu sahne gerçekten oyunculuk ve senaristlik adına pek önemlidir...


Filmlere, Karate Kid, Goal, White Men Can't Jump, Without Limits'i de ekleyebilirim...


Yazıyı bitirirken , No Retreat No Surrender filmine değineceğim. 80lerin ilk yarısında doğanların Dusch Das reklamı gibi kesin hatırlayacağı filmi,  ben şöyle anımasatayım, Bruce Lee'nin ruhunun gelip ergenin tekine antrenörlük ettiği filmdir. Ben küçükken ne güzel bir film diyodum ama sakın izlemeyin bildiğin rezillik timsaliymiş zira...



Green Street Hooligans'ı unutmuşum... (teşekkürler Mete Özvar:)
Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa