13 14 yaşlarımdaydım. Köye
gittiğimizde, uzun süre kalabiliyorduk. Annem öğretmendi, ben
öğrenci, 3 ay bizimdi. Bazen 2 kere gittiğimiz bile olurdu bir yaz
içinde. Hep annemin köyden ayrılırken ağladığını hatırlarım.
Ben de ağlardım. Orda doğmadım, orda büyümedim. Ama dönüş
gidiş yönünü tersten gördükçe çok ağlardım. Dönesim
gelmezdi.
Sonra Çınarcık... Yazlıktan dönüş.
İğrenç. Ordakileri de orayı da bırakmak istemezdim. Dönüşte
arabalı vapurda arabadan inmezdim. Ağlardım. 12 yaşımda
mahallemden ayrıldım. Koca Mustafa Paşa dan. Okulumdan ayrıldım.
Gene ağladığımı hatırlıyorum.
Sonra dayıma veda ettim. Gene ağladım.
Sevgilime veda ettim, gene ağladım. Üzülüyordum. Vedaları
sevmiyordum. Sanırım sadece bunlara ağladım.
Bunların ortak noktası hep dokunduğum
konuştuğum insanların olmasıydı... Bu seferki farklı, hem de
çok farklı...
2003-2004 sezonu başıydı.
İstanbulspor'a Kadıköy'de 3-0 yenilmiştik, Galatasaray ve
Beşiktaş'ta kazanmış, sonraki hafta deplasmanda Trabzon'la
oynuyoruz. Ben Pierre'i gördüm o sene. Biz şampiyon olacağız
dedim. Dayım çok kızmıştı. Biraz kör bakma fanatik misin diye.
O sene Pierre'i tanıdık. Ben daha kim gelecekki dedim. Gerek yok
ki, adam nefis falan derken, Alex diye bir adam geldi. Sezon başı
falan da değil. Birden girdi hayatımıza yani. Ama adam kusursuz
futbolcu. Sorun yok sıkıntı yok. Attığı gol, yaptığı asist,
kazandırdığı maç, kupa statü ve prestij i bi tarafa koydum;
Ben bu adamın yüzün en yakın 50 60
metreden gördüm. Net değil yani. Ama ne bileyim bi adamın çocuğu
kendi ülkesine gittiğinde “baba ben sıkıldım evimize dönelim”
diye Türkiye'ye dönmek istiyorsa, bir adam tüm eleştiri
olumsuzluklara rağmen sadece işine bakıyorsa, adamın hakkında
kötü tek fikir yoksa bu adamın vedası koyuyor. Genelde futbol
yazmam ki bu da bir futbol yazısı değil. Bu bir adamın dilini, dinini, kültürünü, yemeğini, müziğini bilmediği bir ülkeye
gelip nasıl televizyona bakan herkesin takdirini kazanabildiğini an
be an izlemektir. Bu hayatında görmediğin bir adamın vedasına
dair yazılanları okuyup üzülmektir.
Güzel futbolun güzel adamı Alex; sen
bize Young Boys hezimetini de yaşattın Inter zaferini de. Bunların
hiçbiri önemli değil. Sen bize mahalle arasında oynadığımız
futbolu yaşattın, hem de modernlik adı altında olayın tüm
estetiğinin, tüm zevkinin dibinin kaldığı bu son zamanlarında.
Obrigado!
Not: yazıyı yayınladığım sırada Alex'in attığı tweet : "%100 Brezilyali dogduk ama kesinlikle %50 Turk,%50 Brezilyali olecegiz.Turk Halkina hersey icin tesekkurler.Sizi cok seviyoruz! DeSouza Ailesi"